Tüm canlıların hayati devamlılığında, beslenme önemini hep bilmekteyiz. İnsanlık varoluşundan beri, birçok canlıdan farklı olarak, daha geniş bir beslenme kültürüne sahiptir. Beslenme kültürü her topluluğun içersinde varoluşu ve değişimleriyle sosyal ve toplumsal öneminde, kendilerine ait kültürel kimliklerinin bir parçası olmuştur.
Bugünün dünyasında ülke inanlarının milli yiyecek-içecek alışkanlıkları, küresel birliktelik hızında entegre olarak çeşitlenmiştir. Özellikle doğru beslenme, sağlıklı yaşama bilincinin etkisi; değişik coğrafyalarda yaşayan insanların, süre gelen beslenme alışkanlıklarının, istatistikî olumlu dünya sağlık verileri neticesinde, milli mutfaklarına odaklanılmasını da sağlamıştır.
Hepimizin bildiği gibi, seyahat ettiğimiz her ülkede çeşitli milli mutfak sunumlarıyla karşılaşmamızın nedenlerinden biride budur.
Bizler yiyecek içecek sektörünün gönül dostları olarak, dünyada Çin, Fransız ve Türk mutfağı olarak millileşmiş üç büyük mutfaktan birinin sahibi olmamız nedeniyle üstlendiğimiz misyon lezzetini göz ardı etmemizin mümkün olmadığını bilmekteyiz.
Bu inançla blogumuzda, Ülkemiz ve Dünya yiyecek içecek güncel ortamı için, bir çeşit buluşma, tanışma ve tartışma ortamında daha geniş bir hareket alanını farklılaştırmam tek hedefimdir.
Bu anlamda, bulugumuzun büyümesi, sizlerin çok kapsamlı ilgi ve fikir paylaşımınızın öneminde, yaratılacak fırsat birlikteliğimizde mümkün olacaktır.
Katılımınızı kutlar, haberdar ederek arkadaşlarınızı davet etmenizden dolayı da ayrıca teşekkür ederim. Hoş geldiniz!
Saygılarımla
Berfend BER
Sanat, okadar enteresandır ki, tarifi dahi kişiye özeldir, bana göre en basit tarifi, göze, kulağa gönle hoş gelen her şey sanattır...
Pratik sanatların ( Zanaat ) değerlendirilmesinde, insanların ihtiyaçlarının karşılanmasında usta çırak ilişkisi içinde öğrenilmiş veya öğretilmiş meslek ünitelerinin her birini saymak mümkündür.
Bunlardan aşçılık, özellikle üzerinde duracağımız konu olarak günümüzde;
Anmamız gereken konunun birinci sırasında yer işgal etmektedir. Bu arada kısaca aşçılık ve yemekçilik branşının öz geçmişine de söyle bir göz atmak gerekecektir.
Eskiçağlarda insanların ateşi bulmalarıyla birlikte yemek kültürüne geçtiklerini söyleyebiliriz. Ateşle gelen besinleri pişirme başlangıcı kısa zamanda çeşitliliğe dönüşmüş. Bu çeşitlilik içinde ilkel fırınlar geliştirilmiş, topraktan tencereler, pişirme kapları yapılmış, yine takip eden kısa evreler içersinde yemek çeşitlilikleri belirgin hale gelmiştir. Bu belirginliğin, aşçılık ve yemek kültürünün de başlangıcını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Tarihte geçen binlerce yıl, ilk kültürden bu yana, elbette bir birikime sahip olmuştur. Bu birikim hem milletlerin kendine has ( Türk, Çin, Fransız, İtalyan, Yunan, Rus, Alman mutfağı v.b.) milli mutfakları oluşturmuş ayrıca uluslar arası mutfak ikonlarının gelişmesini sağlamıştır. Böylece aşçılık bir yemek pişirme sanatı haline dönüşmüş, artık ustalar bu sanatta mesleki birikimlerini göstermek üzere yarışır hale gelmişlerdir. Ancak, maalesef görünen odur ki; yemek kültürü, bu kadar gelişmesine, millileşmesine ve sanatlı hale getirilmesine rağmen halen güzel sanatlar içinde yer bulamamaktadır. Oysa beceri-yetenek, eğitim-öğretim ve ustalık isteyen bu meslek ve sanat dalının, görsel sanatlar içinde de yerini alma zamanı çoktan gelmiş, hatta geçmektedir. Artık üniversiteli olan aşçılık mesleği, bilimsel formasyonunu da elde etmiş, değindiğimiz konuya oturma zeminini beklemektedir.
Bilimsel çevrelerin gayretiyle, okullu akademisyenlerin çoğalarak, konularına daha çok hakim hale gelmeleriyle, aşçılık mesleğinin de güzel sanatlar içinde hakkettiği yeri alacağına inanıyoruz.
Berfend BER